- Çağdaş olmak medenileşmek midir? Medenileşmek nedir o zaman?
- Çağdaş olmak için hangi anlayışı benimsemek, nasıl yaşamak gerekir?
- “çağdaş” kelimesinin sözlük anlamı: Aynı çağda yaşayan, çağcıl, asri, muasır (TDK)
- Aynı çağda yaşayan herkes çağdaş mıdır?
- Batılılaşmak, Amerikalı veya Avrupalı gibi olmak veya yaşamak mıdır?
- Opera veya klasik müzik dinlemek midir.
- Modaya göre giyinmek midir?
Her toplum, yarattığı medeniyet ve değerler çerçevesinde kendi hikayesini ve tarihini oluşturur.
İnsanlık medeniyeti ve ortak değerleri ise bu oluşumların birer sentezleri, arınmışlıklarıdır. Cağ kavramı ise insanlık medeniyetinin farklı evrelerini tanımlar.
Çağdaşlık ise en basta insanlığın bir medeniyet değeridir. bkz.
M.Kemal Atatürk’ün dediği gibi: “Memleketler çeşitlidir, fakat medeniyet birdir, ve bir milletin gelişmesi için bu tek medeniyete katılması lazımdır.”
29.10.1923, Fransız Muhabiri Maurice Pernot’ya Demeç.
Efsanevi Kadın Türkan Saylan ve arkadaşları, çağdaş ya da çağdaş yaşam kavramlarını yaygınlaştıran Cydd Derneklerinin kurucularıdır.
Çağdaş kelimesi diğer dillerde bulunmayan bir kavramdır.
Türkçenin kendine özgü ve zengin anlatım dinamiği, çağdaş kavramında olduğu gibi
yoğun saldırı altındaysa, bu kavramların anlamı giderek bulanıklaşıyor.
Bu nedenle bu kavramı yakından incelemek gerekir.
İnsanlık medeniyetinin, farklı değerler içeren ve bu değerlerle birbirlerinden ayrılan üç evreden yani üç cağdan oluştuğunu söyleyebiliriz. İlk cağ, Orta Cağ ve yeni Cağ
Her ne kadar Orta Cağdan günümüze 600 sene geçmiş olmasına rağmen, yeni cağa geçiş veya geçemeyiş her toplum için farklı olmuştur.
Örneğin orta cağ ile yakın cağı birbirlerinden ayırmak, bir keyfiyetin sonucu değildir. Madem İstanbul fethedildi, yasasın! Bundan sonraki cağa yeni cağ diyelim, seklinde ise hiç değildir.
Orta cağ ile yakın cağın değerler karşılaştırmasına geçmeden önce yakın tarihimize damga vuran, modern Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün, temellerini yeni cağın insanlık değerlerinden aldığı, Cumhuriyetin aydınlanma devrimlerini vurgulamakta yarar var.
Toplumu oluşturan bireyler toplumlarının temel değerlerinin ve tarihsel kökenlerinin farkında değillerse, toplumu bir arada tutan tutku kaybolur.
Bir toplum, değerlerine ilişkin duygusunu yitirirse, sosyal sisteminin temelini koruyamaz ve sürdüremez.
Her iki cağın temel yaşamsal farklarını söyle sıralayabiliriz
- Orta Cağda,
- Tanrı ve ruhban sınıfı (Hoca, Şeyh, Kral, Padişah) her şeyin belirleyicisidir.
- İnsan ancak dinin ve ruhban sınıflarının belirlediği kadarıyla kendi kaderi içinde gelişebilir.
- Buna biz Teosentrik dünya görüşü diyoruz, yani Tanrı düşünce ve eylemin merkezindedir
- Eğitim engellenmelidir – Zira eğitim Tanrı korkusunu ve inancı azaltır!
- Kutsal Kitapları incelemek yeterlidir.
- Bilgi ve bilim insanları dinden uzaklaştırır.
- Eğitim sadece dine ters düşmemek kaydıyla ve sadece din için yapılmalıdır.
- Birey önemsizdir, yaşam koşulları Tanrı tarafından veya ruhban sinifi tarafından belirlenmiştir.
- Her birey kendi kaderine razı olmalıdır.
- Birey yoktur Kul vardır.
- Toplumda kimsenin kişisel sorumluluğu yoktur.
- Buna göre, bir Toplumun başına kötü bir felaket geldiğinde, suç dışarıdaki bir düşmana veya güce yüklenir. Toplum, başkalarının ona karşı komplo kurmuş olması gerektiğini düşünür (komplo teorileri).
- Günlük acıların mutluluğa ve refaha dönüşmesi ancak öbür dünyada başlar. Yani mutluluk ancak cennette mümkündür.
Buna karsın yeni cağda, kökleri Anadolu’ya, Millete dayanan ve Rönesans’la yeniden canlanan ve hala sürmekte olan aydınlanma hareketi ve bir süreç söz konusudur.
- insan merkezli dünya görüşü, yani insan, düşünme ve hareket etmenin merkezindedir.
- İnsan, Tanrı’dan veya Ruhban sınıfından bağımsız olarak gelişebilir.
- Bu gelişme eğitim yoluyla gerçekleşir.
- Bu, doğayı tanıma yoluyla deneyle ve bilgiyle gelişir.
- Bireysel gelişim, kişisel sorumluluk ve evrensel eğitim gerektirir.
- İnsan eğitim yoluyla kendini mükemmelleştirebilir.
- İnsan kendini eğitme ve daha da geliştirme yeteneğine sahiptir.
- Erdemli yasamanın kaynağı bilimdir.
- Bireyin ve toplumun mutluluğu ve refahı, tüm eylemlerin yönlendirilmesi gereken en yüksek değeri oluşturur. İnsan bireyselliği özgürce gelişebilmelidir. Birey, yaşam koşulları hakkında kendi kaderini tayin etmelidir.
- Kişi eylemlerinden sorumludur!
- Günlük acıların mutluluğa ve neşeye dönüşmesi bu dünyada mümkündür. Çünkü eğitimle kazanılan bilgi günlük acıları dindirebilir.
- Özgür bir inanç ancak laik bir toplumda mümkün olabilir.
- Ve en nihayet insan kendi kaderini tayin etmelidir.
- Milli irade her şeyin üstündedir ve kişilerin hak ve özgürlüklerinin garantisidir.
Orta cağdan günümüze gelişim, bitmemiş bir aydınlanma sürecidir. Toplumlar bu sürecin çeşitli evrelerinde kendilerini bulmaktadırlar.
Bazı toplumlar hala Orta cağın karanlıklarında çırpınırken diğer toplumlar muasır medeniyetler seviyesine ulaşma cabası içindedirler. Gelişmiş diye adlandırdığımız Toplumların bazıları ise zaman zaman değerlerini unutma, çiğneme hatta tersine tutum alma içinde olabilmektedir. Bazı toplumlar ise bu sürecin geliştirenidir.
Ülkemizi derinden sarsan gelişmelerin kökünde yatan bu gerçekliktir.
Çağdaş düşünce veya yasam ise bu sürecin bireylere yansımasıdır. Bireyler söz konusu olduğunda ayni Toplumlarda olduğu gibi ne kadar çağdaş sorusu sorulmalıdır.